Sanat dünyasının en heyecan yaratan isimlerden olan Vincent Van Gogh, Van Gogh sergisiyle İstanbul’ da kapılarını açtı. Van Gogh: Işığın İzinde adıyla İstanbul’ a açılan dijital sergi, 23 Ağustos’tan itibaren Şubat ayına kadar sanat severleri İBB Dijital Deneyim Merkezinde ağırlayacak. Bu yazımızda İBB Dijital Deneyim Merkezinde gerçekleşen Van Gogh sergisiyle ilgili bilgileri paylaştıktan sonra. Van Gogh’un sanatçı kişiliğine ve önemli eserlerine değineceğiz.
Van Gogh Dijital Sergisi Nerede?
Van Gogh Sergisi, resmi adıyla Van Gogh: Işığın İzinde, Türkiyenin ilk dijital deneyim merkezi olan İBB Dijital Deneyim Merkezinde sanat severlerle buluşuyor. Şubat 2024′ de açılan İBB Dijital Deneyim Merkezi, 360 dereceli projeksiyonlar, yapay zeka destekli interaktif uygulamalarla ziyaretçilere unutamayacağı bir deneyim sunuyor. İBB Dijital Deneyim Merkezinde dijital oda, sürükleyici deneyim odası, sanal gerçeklik odası, artırılmış gerçeklik odası, dijital koridor gibi bölmelerle sanat severlerin yeni tarz bir anlayışla sanatı keşfetmelerine olanak veriyor. Peki İBB Dijital Deneyim Merkezinde gösterime giren Van Gogh Sergisi nerede? ve Van Gogh sergisinin bilet fiyatları nedir? gibi soruları merak ediyorsanız: Van Gogh sergisi konum olarak İstanbul’ da Beyoğlu ilçesinin Sütlüce mahallesinde yer alıyor. Haliç kıyısında yer alan bu Van Gogh Dijital sergisinin tam adresi: Örnektepe Mah. İmrahor Cad. No:7 Sütlüce / Beyoğlu / İstanbul. Haliç kıyısındaki Sütlüce iskelesinden 10 dakika yürümeyle bu olağanüstü deneyime ulaşabilirsiniz.
Van Gogh Sergisi nerede? sorusunu cevapladıktan sonra Van Gogh Sergisi bilet fiyatlarından ve hangi saat aralıklarında girilebileceğinden, Van Gogh Dijital Sergisinin ne zaman biteceğinden bahsedelim. İBB Dijital Deneyim Merkezinde olduğunu söylediğimiz Van Gogh Dijital Sergisi 23 Ağustosta ziyaretçilere açıldı ve bu tarihten itibaren Şubat 2026′ ya kadar İstanbul’ da ziyaretçi ağırlamaya devam edecek. İBB Dijital Deneyim Merkezi, Pazartesi hariç haftanın her günü 10.00-19.00 arası ziyaretçilere açık. Bilet satışı ise 18.45′ te sonlanmakta. Dijital sergiye girmek istiyorsanız bilet almanız gerekiyor. Online olarak, passo’nun sitesinden alabileceğiniz bileti direkt müzeden almak istiyorsanız kredi/banka kartı veya İstanbulkarta sahip olmak zorundasınız. İBB Dijital Deneyim Merkezinde müze kart geçerli değildir. Bilet fiyatlarına gelecek olursak: Van Gogh Sergisi bilet fiyatları, yerli ziyaretçiler için 250 TL, yabancı ziyaretçiler için 900 TL’ dir. Eğer öğrenci, öğretmen, emniyet veya askeri personelseniz bilet fiyatı yalnızca 90 TL. Ancak Dijital Sergi’ den aldığınız bu bilet ile VR odasına giremiyorsunuz. VR odasına girebilmek için ek paket olarak 150 TL’ ye VR odası deneyimi satın almalısınız. Kimliğinizi götürdükten sonra 65 yaşından büyüklere, 5 yaşından küçüklere ayrıca hakim, savcı, gaziler, şehit/gazi yakınları, engelli ziyaretçiler ve bir refakatçisi ücretsiz giriş hakkına veriliyor.

Vincent Van Gogh: Işığın Peşinde Bir Hayat
İBB Dijital Deneyim merkezinde açılan Van Gogh sergisine gitmeden önce Van Gogh’ la ilgili bilgi edinmek isteyebilirsiniz. Post Empresyonist (izlenimcilik sonrası) sanatıyla bilinen Van Gogh (1853-1890), sanat tarihine silinmesi çok zor bir damga vurdu. Hayatı zorluklarla baş etmekle geçen Van Gogh’ un hayatını ve iç dünyasını ancak kardeşi Theo’ ya yazdığı mektuplardan bilebiliyoruz. Van Gogh, gençliğinde Londra’ da Brisith Museum, ve Ulusal galeri’ yi ziyaret eder oradaki bütün literatürü okurdu. Bu müzelerde en çok ressam François Millet ve Jules Breton’ dan etkilendi. 1875 yılında Paris’ e dönünce orada hristiyanlığa iman bağlamında bir yükselme yaşadı. Bu sıralar bir sanat dükkanında çalışan Van Gogh, dini ilgisinin artmasına karşın sanata karşı olan ilgisini günden güne kaybetti. 1876 yılında bu sanat dükkanından kovuldu. Van Gogh, İngiltereye geri dönerek ücretsiz yardımcı öğretmenlik yaptıktan sonra maaşlı bir şekilde bir hristiyan okulunda iş buldu. Bu işten çok fazla beklediğini bulamayan Van Gogh noel bayramında gittiği Hollanda’ dan bir daha İngiltereye dönmedi. Hollanda’ da amcasının yardımıyla bir kitapçıda çalışmaya başlasa da giderek daha da dindar olan Van Gogh, 24 yaşında Teoloji okumaya karar verdi.
Belçika’ da Borinage maden bölgesinde din adamı olarak çalıştı, hastaları ziyaret etti ve vaazlar verdi. Burada Van Gogh, madencilerle beraber yaşıyordu onların yoksulluğunu paylaştı, yerlerde uyudu. Kendini işine o kadar adamıştı ki ona Kömür madeninin İsa’ sı diyorlardı. Ancak buradan da sözleşmesini yenileyemediği için ayrılmak zorunda kaldı. Van Gogh, kardeşi Theo’ yla olan mektuplaşmalarında Theo’ ya ufak resimler çiziyordu. Theo, Van Gogh’un bu yeteneğini fark ederek abisinin resim alanına yönelmesini önerdi ve Van Gogh’u ikna etmeyi başardı. Van Gogh, bir sanatçı olarak tanrıya hizmet edebileceğini düşünerek sanata yöneldi. 1880 yılında Brüksel’ e taşınarak çizimini geliştirdi ve başka sanatçılarla tanıştı. Bu sırada ekonomik olarak para kazanmadığı için kardeşi Theo sürekli ona para gönderiyordu.
Vincent Van Gogh, ailesinin bu durumdan olan memnuniyetsizliğine rağmen sanatla ilgilenmeyi sürdürdü. Hollanda’nın bir çok yerinde yaşadı ve amcası Anton Mauve’ den resim dersleri aldı. 1881 yılında ailesinin yanına geri dönen Van Gogh, ailesinin yeni ilgi alanını ve aşık olduğu fakat Van Gogh’a yüz vermeyen kuzeni Kee Vos’ a olan ilgisine karşı gelmesinden ötürü ailesinden ayrıldı ve Lahey kentinde yaşamaya başladı. Şok edici başka bir gelişme ise 1882 yılında yaşandı. Van Gogh, Sien Hoornik adında hamile, 5 yaşında bir çocuğu olan ve eski fahişe olan birisiyle sevgili oldu. Vincent Van Gogh’ un Sien’e karşı olan sevgisi ona acımaktan ve onun karakterini düzeltme arzusundan geliyordu. Bu ilişki de 1.5 yıl sonra son buldu. Sürekli yer değiştiren Vincent, en sonunda ailesinin yanına tekrar geri döndü. Ailesiyle beraber yaşadığı bu köy evinde çiftçileri, dokumacıları ve işçilerin resimlerini yaptı. Patates Yiyenler tablosunu burada çizdi. Daha sonra kendini geliştirmek için Paris’e taşındı ancak bir süre sonra köydeki aile evine geri döndü.
Van Gogh, bu köyde çizdiği resimleri kardeşine göndermeyi, kardeşinin bu resimleri satmasını ve bu şekilde Theo’nun abisine gönderdiği harçlıkların hak edilmiş olmasını istiyordu. Theo bunu kabul etti fakat Van Gogh’un tabloları satılmadı. Çünkü Van Gogh’un yaptığı bu eserler Paris sanatına pek uygun değildi. Paris sanat piyasasında daha çok renkli tonlar ön plandayken Vincent Van Gogh, karanlık tonlarla resim yapıyordu. Van Gogh’ un resim anlayışı da bundan ötürü değişecek artık daha renkli resimler yapmaya başlayacaktı. Van Gogh, yine kendini daha çok geliştirebilmek için Belçika Anvers’ de bulunan bir sanat akademisine kaydını yaptırdı ve Hollandaya bir daha asla geri dönmedi. Van Gogh, akademideki resim derslerini fazla geleneksel ve kendine uymayan bir tarz olarak gördü. Daha sonra bu şehirden de ayrılmaya karar vererek Paris’e taşındı. Paris’ te iki yıl kaldı. Bu sırada kendine de uygun olan parlak renklerle olan tarzını geliştirdi. Ancak Paris şehir hayatı ona fazla gelince iki yıl sonra Paris’ten ayrıldı.
Van Gogh’un İntiharı
Van Gogh’un resimlerini çizdiği kırsal alanlar yerini daha ticari kaygılar güderek yaptığı portreler, kafeler, bulvarlar, natürmortlar aldı. Model bulmak Van Gogh’ a pahalı geldiği için kendi modelliğini kendisi yaptı. Paris’ te geçirdiği vakitte satılan Japon ahşapları Van Gogh’un ilgisini çekti. Bu ahşapların üzerinde Japon tarzı çizimler bulunuyordu. Van Gogh bunlardan esinlenerek Japon sanat tarzını da kendi sanatına yansıttı. Doğayı ve Japon tonlarıyla dolu olmasını beklediği bir köye taşınmak isteyerek Fransa’nın güneyinde küçük bir kasaba olan Arles’te yaşamaya başladı. Kendisinin bipolar bozukluk, şizofreni gibi hastalıklara sahip olduğu düşünülen Van Gogh burada oldukça zor günler geçirdi. Yalnızlık başına vurdu. Belki de bundan kurtulma arzusuyla Arles’te sanatçılardan oluşan ve sanatçıların hep beraber yaşadıkları bir stüdyo kurmayı hayal ediyordu. Bu hayal için Place Lamartine’ de Sarı Ev adlı bir evde 4 tane oda kiraladı. Bu eve Paul Gauguini davet etti ve Gauguin bu daveti kabul ederek beraber yaşamaya başladılar. Bir gün Van Gogh, Gauguin ile şiddetli bir tartışma yaşadı. Gauguin evi terk edeceğini söylediğinde Van Gogh çıldırdı ve eline bir jilet alarak Gauguini tehdit etti. O akşam evde kendi kulağını kesti, gazeteye sardı ve kulağını bir fahişeye verdi.
Kulak kesme faciasından sonra Van Gogh resim yapmaya devam etti ancak psikolojik olarak artan sıkıntıları dayanılmaz bir noktaya ulaşınca kendi rızasıyla bir Psikiyatri hastanesine yattı. Hastalığına rağmen bile resim yapmaya devam eden Van Gogh en ünlü resimlerinden bazılarını bu dönemde yaptı. Yaklaşık 1 yıl kaldığı psikiyatri hastanesinde yaklaşık 150 resim yaptı. Bu resimlerin arasında ünlü Badem Çiçekleri resmini de bu dönemde yaptı. Bütün sıkıntılarına, huysuzluklarına, dalgalanmalarına rağmen her zaman yanında olan kardeşi Theo 1889 yılında evlendi bir yıl sonra çocuğu oldu ve çocuklarının ismini Vincent Williem Van Gogh koydular. İşte Badem Çiçeği tablosu Van Gogh’un yeğeni için belki de hayattaki ona tek güvenen insan olan Theo’ya gönderdiği resimdi.

Van Gogh’un tabloları çeşitli sergilerde yayınlanıyor ve olumlu geri dönüşler alıyordu. Bu dönemlerde ismi yayılmaya başladı. Paris’ te sanatçıların olduğu başka bir köy olan Auvers-sur-Oise köyüne taşındı. Burası Paris’ e çok yakın olduğu için kardeşi Theo’yu da sık sık ziyaret edebiliyordu. Vincent Van Gogh bu dönemde kendini tamamen resme adadı köydeki bahçeleri ve tarlaları resmetti, sağlığı da iyiye doğru gidiyordu. Bir gün kardeşini ziyarete gitti ve kardeşi sanat simsarlığı yapmayı bıraktığını bu işten yeteri kadar kazanamadıklarını ve başka bir iş kurmak istediğini Van Gogh’a anlattı. Theo’nun bu arzusu, Van Gogh’u oldukça endişelendirdi. Van Gogh kardeşini tehdit eden finansal sıkıntıların kendisini de vurduğunu ve mental açıdan iyice sıkıntılı bir döneme girdiğini kardeşine bildirdi. Kardeşinin abisini rahatlatmaya çalışmalarına rağmen Van Gogh’daki finansal endişeler ve sinir krizlerinin tekrar geleceği korkusu, onun sağlığını iyice bozdu ve 27 Temmuz 1890 yılında bir buğday tarlasında tabancayla kendini vurarak intihar etti.

Van Gogh’un ölümüden sonra kardeşi Theo’nun da sağlığı giderek kötüleşti. Frengiden ötürü fiziksel ve zihinsel semptomlardan ötürü hastaneye kaldırıldı ve Van Gogh’un ölümünden 6 ay sonra Theo’ da hayatını kaybetti. Van Gogh’un resimleri böylece Theo’nun eşi Jo Bonger’e kalmış oldu. Jo, dünya çapındaki sergilere katıldı ve çeşitli yollarla Van Gogh’un eserlerini tanıttı. Van Gogh’un eserlerine giderek daha da fazla alıcı çıkıyordu. Jo 1914 yılında Van Gogh ile Theo’nun mektuplaşmalarını da kitap haline getirerek bunu yayınladı. Jo 1925′ te hayatını kaybetti. Yerine oğlu Vincent Williem Van Gogh amcasının eserlerine sahip çıktı ve çeşitli yerlerde eserlerin sergilenmesini sağladı. Van Gogh’un ünü o kadar artmıştı ki 1962 yılında Hollanda Devleti Vincent Williem’e Van Gogh’un koleksiyonunu kendilerine vermesi karşılığında bir Van Gogh müzesi kurdu. 11 yıl sonra 2 Haziran 1973 yılında ünlü Van Gogh Müzesi, Kraliçe Juliana tarafından açıldı. O günden beri bu müze her yıl yaklaşık iki milyon kişi ziyaret etmekte.