John Everett Millais’ in Ophelia’sı Ön-Rafaelci kardeşliğin estetik manifestosu olarak bize sunulmuştur. Millais, Shakespeare’nin Hamlet tragedyasındaki en çarpıcı trajedilerden birini: masumluğun, saflığın, güzelliğin temsili Ophelia’nın nehre düşerek ölümünü huzurlu ve bir o kadar da melankolik bir şekilde resmetmiştir. Tabloda ölümün dehşeti yerine, Ophelia’nın ölümünün dinginliği ve güzelliği hakimdir. Ophelia’nın yaşadığı deliliğin ve pişmanlıkların son bulmasının huzuru vardır yüzünde adeta. Millais’in Ophelia’sı doğanın güzelliği ile insanın trajedisini bir araya getirerek izleyiciyi hem görsel hem ruhsal olarak büyüler.
Ophelia’nın Trajedisi
Edebiyat tarihinin en trajik hikayelerinden birine sahip olan William Shakespeare’nin Hamlet’inde sonu en trajik biten karakterdir belki Ophelia. Masumluğun ve aşkın temsilidir o. Hamlet’e duyduğu aşkı öyle saf öyle içtendir ki o sevginin karşısında sürekli başkalarının yönlendirdiği, oradan oraya savrulan bir kuş tüyü gibidir Ophelia. Babası kullanır bu aşkı, kral kullanır, kraliçe kullanır, abisi kullanır. Kendisi belki de Hamlet’e kavuşabilmek için akıl danıştığını zannettiği kişiler tarafından kullanıldığı için Hamlet, aşkı belki de karşılıklı olmasına rağmen, kullanıldığı için ve intikam ateşi aşkın ateşine daha ağır bastığı için uzaklaşır ondan. Önce şu dizelerle onu sevdiğini söyler. “İnanma istersen yıldızların yandığına, Güneşin döndüğüne inanma, Doğrunun ta kendisini yalan bil, Ama seni sevdiğime inan Ophelia.” fakat daha sonra “Olur ya! Çünkü doğruluğun gücü güzelliği kendine benzetinceye kadar, güzelliğin gücü doğruluğu bir kahpeye çevirebilir. Olmayacak bir şeydi bu eskiden, ama şimdiki zamanda oluyor, görüyoruz. Sizi gerçekten sevmişim bir ara. İnanmamalıydınız bana. Çünkü doğruluğu ne kadar aşılarsan aşıla, çürük kökümüze bizim, eski meyvenin tadı gitmiyor kolay kolay! Sevmiyordum sizi.” sözleriyle Ophelia’ya onu sevmediğini bu yaralayıcı sözlerle söyler. Ancak kitap içten içe bu sözlerin yalan olduğunu Ophelia’nın aşkının karşılıklı olduğunu Hamlet’in Opheliayı gerçekten sevdiğini hissettirir. Rus şair Puşkin “Seviyordum Sizi” şiiriyle adeta 230 yıl sonra Hamlet’in Ophelia’ya “seni sevmiyordum” derken aslında içinden geçenlerin ne olduğunu şu dizelerle anlatır.
"Seviyordum sizi ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle.
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
Bazen çekingenlik, bazen kıskançlıkla üzgün.
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin."
-Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (1829)
Hamlet’in Ophelia’yı büyük ihtimalle sevdiğini kitabın sonlarında Ophelia öldükten sonra söylediklerinden de görebiliyoruz ama kendi dertleri onu o kadar meşgul etti ve yaşama hevesini elinden aldı ki sevgisini Ophelia’ya veremediği gibi onu üzdü. Hamlet’in trajedisi onun içinde nefret, umutsuzluk ve hayattan tiksinmeyi getirdi o da bunu Ophelia’ya yansıttı. Ophelia, böylece bir çok erdemsizliğin, kötülüğün ve çıkarcılığın arasında sıkışıp kaldı. Bütün trajedileri gördü geçirdi, yaşadıkları onun aklını aldı, delirdi ve Eurydice ölünce liri ile ağıtlar yakan Orpheus gibi sürekli türkü söyleyip durdu. Ophelia’nın ölümü bir kaza mıydı yoksa bir intihar mıydı? Kitap bunun cevabını vermez ancak şunu biliriz ki Ophelia, suya düştüğünde suyun kendisine tamamen teslim olur. Yaşamak için mücadele etmez, ölümün kollarına bırakır kendini. Ophelia’nın ölümünü Kraliçe şu dizelerle haber verir:
Orada, çelenklerini asmak için belki
Tırmanırken söğüdün sarkan dallarına,
Kıskanç bir dal kırılıvermiş
Ve Ophelia düşmüş bütün çiçekleriyle
Gözyaşları içine ırmağın.
Etekleri açılıp yayılmış da sulara
Bir süre kalmış ırmağın üstünde deniz kızı gibi
Başına gelenden habersiz,
Ya da sularda yaşamak için yaratılmış gibi,
Türkü söylüyormuş Ophelia
Bölük pörçük eski halk türküleri.
Ama ne kadar sürebilir bu?
Su içip ağırlaşınca etekleri
Kesip zavallıcığın güzelim tatlı sesini
Ölüm çamurlarına batırmışlar Ophelia’yı.
-William Shakespeare, *Hamlet*
Kederin ve Güzelliğin Uyumu
19. Yüzyılın İngiltere’sinde Ön-Rafaelcilik adında yeni bir akım gelişti. Bu akıma göre rönesans ressamı Rafaello Sanzino, resim sanatında ideal olanı resmettiği için kendisi ve kendisinden sonra ondan etkilenenleri olumsuz etkilemiştir. Çünkü ideal olanın resmedilmesi, ön-rafaelci ressamlara göre sanatı özgünlüğünden uzaklaştıran yapay eserler meydana gelmesini sağlıyordu. İşte kendilerini Ön-Rafaelci Kardeşler olarak nitelendiren bir grup ressam, sanatın ruhunu canlandırmak için beş temel ilkeyi benimsedi: Doğaya sadakat, Duygusallık ve Anlatı, Sembolizm ve Parlak renkler. İşte Ophelia tablosunun ressamı John Everett Millais, bu kardeşliğin kurucularındandı. Ophelia tablosu ise bu akımın en iyi eserlerinden biriydi. John Everett Millais, 1852 yılında edebiyat tarihinin en trajik olaylarından birisi olan Ophelia’nın ölümünü resmetti. Millais, Ophelia’yı yapabilmek için Elizabeth Siddal adında 19 yaşındaki bir kızı model olarak kullandı. Bir modeli nehre yerleştirip resmini yapmak oldukça zor olduğundan dolayı, stüdyosundaki bir küvete su doldurup Siddal’ı oraya yerleştirdi. İnsan bedeninin ve kıyafetlerin suyun içindeki hallerini bu şekilde resme döktü. Küvetteki su saatler sonra soğuyunca Siddal soğuk suyun içinde zatürre oldu. Hatta bu olay Millais’in Siddal’ın ailesiyle arasında gerginliğe yol açtı. Millais, Ophelia tablosunu yapabilmek için modeli bu şekilde resmettikten sonra doğayı da Londra yakınlarındaki Hogsmill Nehri kenarına giderek resmetti. Nehrin kenarında, yağmura ve güneşe maruz kaldı. Sadece arkaplanı tamamlamak bile Millais’in beş ayını aldı. Hatta Ophelia tablosunu korumak için nehrin oralara bir baraka inşa etti.
Millais, Ophelia resmini yaparken biraz önce de yazıda belirttiğim şiiri kullanmıştır. Ayrıca Ophelia’nın elindeki çiçekleri de rastgele seçmemiştir. Hamlet kitabında Ophelia delirdiğinde ve ölümünden önce etrafındaki kişilere çiçekler dağıtmaya başlar. Abisi Laertes’e görünüşü gülü andırsa da kokusuz olmasıyla samimiyetsizliğin sembolü olmuş yaban gülünden verir. Ayrıca Laertes’e düşünmeyi ve hatırlamayı sembolize eden ve hercailik yapmaması gerektiğini ona hatırlatacak olan hercai çiçeğinden verir. Ophelia, krala dalkavukluğu ve iki yüzlülüğün temsili olan çöreotunu, sadakatsizliği ve aldatmayı temsil eden sultan küpelerini vermiştir. Kraliçeye ise tövbeyi ve pişmanlığı temsil eden sedefotlarından verir ayrıca sedefotlarından biraz da kendine ayırır. Ama kraliçeyi, siz başka türlü takının ben başka türlü takınacağım diyerek iğneler. Yani kraliçenin tövbe etmesi gereken şey ile Ophelia’nın ki aynı değildir. Ayrıca Ophelia, kraliçeye menekşe de vermek ister ama babası ölünce bütün menekşelerin kuruduğunu ifade eder. Menekşe, burada sadakati ve erdemi temsil etmektedir. Ophelia deliliği sürecince hep çiçeklerle gezer, öldüğünde de elinde çiçekler vardır. Millais metne sadık kalarak şu dizelerde geçen çiçekleri, Ophelia’nın eline yerleştirmiştir:
Bir söğüt var şurada, ırmağın üstüne sarkmış,
Gümüş yaprakları sularda yansıyan
Ophelia oraya geldi garip çelenklerle,
Düğün çiçekleri, sarı yabanotları, papatyalar,
Bir de o uzun mor çiçeklerden, şu çobanların
Söylemesi ayıp bir ad verdikleri,
Genç kızların ölü parmağı dediği çiçekler.
Orada, çelenklerini asmak için belki
Tırmanırken söğüdün sarkan dallarına,
Kıskanç bir dal kırılıvermiş
Ve Ophelia düşmüş bütün çiçekleriyle
Bu dizelerde söylenen çiçeklerin anlamları ise şöyledir: Söğüt, terk edilmiş aşkı ve kederi temsil eder. Ophelia’nın trajedisinin tanığıdır o. Düğün çiçekleri, yücelik ve kader anlamlarına gelir Ophelia bu çiçekleri toplayarak kaderinindeki trajediyi belirtmek istemiştir. Sarı yabanotları, Ophelia’nın yaşadığı duygulardaki acıyı temsil eder. Papatyalar, masumiyet ve saflıktır. Ophelia’nın Hamlet’e olan sevgisi o kadar masum ve saftı ki belki de bu masumluk ve masumluğun çıkarlar için kullanılması onun bu kadar acı hissetmesine sebep oldu. Genç kızların ölü parmağı dediği uzun mor çiçekler de zehirli çiçeklerdir. Bu çiçeğin elinde olması, Ophelia’nın ölüme yaklaşmasını anlatır. Millais’in Shakespeare’ den direkt alarak yerleştirdiği çiçeklerin anlamı işte bunlardır.

Millais’in Bıraktığı İzler
Millais’in Ophelia’ sı şüphesiz Hamlet’i okurken zihnimizde canlandırdığımız Ophelia’ların en başarılı resme dökülmüş versiyonlarından birisi. Bizce Ophelia tablosu o kadar başarılı bir tablo ki Hamlet’i okumamış veya Ophelia’dan hiç haberi olmayan biri bile bu resme baktığında hiç tanımadığı bu kızın yüzündeki masumiyeti ve saflığı, suya tamamen teslim oluşunu, suyun üstünde huzurlu bir şekilde süzülen Ophelia’nın trajedisini anlayıp kitabı okuyanlarla benzer hisler taşıyabilir. Millais’ in fırçası, renklerin birbiriyle uyumu, doğayı ve Ophelia’yı resmediş şekli, Ophelia’nın eteğindeki ayrıntılar, suyun üzerinde yüzüşü ile bu ölümsüz hikayeyi resim sanatına da ölümsüz ve zamansız bir şekilde bağışlamıştır. Ophelia tablosu, izleyicilere yalnızca bir resim sunmakla kalmaz, aynı zamanda aşkın, kaybın ve trajedinin evrensel bir hikayesini fısıldar ve bu nedenle her zaman sanat dünyasının en parlak yıldızlarından biri olarak kalmaya devam edecektir.